Türkiye’de TÜFE’de 2026 yılında uygulanacak yeni ağırlıklandırma yöntemi ve Eylül ayı cari işlemler dengesi, ekonomideki önemli gelişmeler olarak öne çıkıyor.
TÜFE’de Yeni Ağırlıklandırma Yöntemi Tartışması
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2026 yılından itibaren TÜFE’de ağırlıkların belirlenmesinde hanehalkı bütçe anketi yerine Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) nihai tüketim harcamalarının esas alınmasını planlıyor. Mevcut durumda, TÜFE’deki grupların ağırlıkları hanehalkı harcama anketlerine dayanırken, yeni yöntemde bu ağırlıklar GSYH verilerinden elde edilecek.
Daha önce yapılan karşılaştırmalarda özellikle gıda grubunda dikkati çeken bir azalma görüldü. Örneğin, gıda grubunun TÜFE içindeki ağırlığı bu yıl yüzde 24,97 iken, 2026’da GSYH temelli ağırlıklarla yüzde 21,72’ye düşmesi bekleniyor.
Kira bileşeni ise en çok tartışılan konulardan biri oldu. TÜFE’de sadece gerçek kira dikkate alınırken, GSYH’de izafi kira da yer alıyor. İzafi kira, mülk sahiplerinin kira ödemeden kullandığı konutların piyasa kira değerini ifade ediyor. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de hanelerin yüzde 28’i kira öderken, %72’si kira ödemeden konut sahibi veya başka şekilde ikamet ediyor. Kira ağırlığı TÜFE’de yaklaşık yüzde 6,8 iken, GSYH’de parasal ve izafi kira birlikte konut grubunun ağırlığının yüzde 15,85 civarında olması dikkat çekiyor.
Buradaki en büyük soru, GSYH’de hem gerçek kiranın hem de izafi kiranın yer almasına rağmen, konut grubunun ağırlığının TÜFE’deki yaklaşık yüzde 15,22 ile neredeyse aynı seviyede kalmasının mantığı. Ayrıca, eğer TÜFE 2026’da GSYH ağırlıklarını uygularsa gerçek kiraların ağırlığının düşerek enflasyon üzerinde kiraların etkisinin azalacağı ve bu durumun TÜFE’nin gerçek enflasyon yansıtma işlevinden uzaklaşmasına yol açabileceği belirtiliyor. Ayrıca izafi kiranın TÜFE’ye dahil edilmemesi halinde ise Avrupa Birliği standartlarından sapma riski gündeme geliyor.
Cari İşlemler Dengesi Eylül’de Beklentilerin Altında Kaldı
Türkiye’nin cari işlemler dengesi Eylül ayında 1,1 milyar dolar fazla verdi. Ancak, bu rakam geçtiğimiz iki yılın aynı dönemine göre oldukça düşük. Geçen yıl Eylül ayında 2,8 milyar ve 2023’ün eylülünde 2,7 milyar dolar fazla sağlanmıştı.
Eylüldeki cari fazla düşük olmasının temel sebebi altın ithalatındaki artış olarak gösteriliyor. Türkiye Eylül ayında 2,5 milyar dolar değerinde altın ithal ederken, altın ihracatı sadece 172 milyon dolar oldu. Böylece altın net ithalatı yaklaşık 2,3 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Enerji ithalatında ise önemli bir değişim gözlenmedi. Enerji ve altın net ithalatları hariç tutulduğunda Eylül ayı cari fazla 6,8 milyar dolar oldu.
Orta Vadeli Programda Cari Açık Hedefleri
2025-2027 Orta Vadeli Programında bu yıl için cari açık hedefi 28,6 milyar dolar olarak belirlenmiş, bunun GSYH’nin yüzde 2’sine denk geldiği hesaplanmıştı. Ancak, daha sonra 2026-2028 dönemi orta vadeli programında 2025 cari açık tahmini 22,6 milyar dolara revize edildi.
Yılın ilk dokuz ayındaki cari işlemler açığı 14,9 milyar dolara ulaşmış durumda. Tarihsel eğilimler göz önüne alındığında yılın son üç ayında 7-9 milyar dolar arası açık verilmesi ve böylece yılın sonunda 22-24 milyar dolar civarında bir açık gerçekleşmesi öngörülüyor.
Cari Açığa İlişkin Değerlendirmeler
Türkiye ekonomisi büyüklüğü ve yapısı itibarıyla bu büyüklükte bir cari açığın sorun teşkil etmediği ancak açığın kaynağı ve kullanım amacının önem taşıdığı vurgulanıyor. Geri dönüşü olan yatırımlar için yapılan yüksek ithalat daha olumlu karşılanırken, yatırım malı ithalatının artmayıp tüketim malının önde olduğu durumlar uzun vadede sorun yaratabilir. Cari açık finansmanında kullanılan dış kaynakların, üretim ve yatırım amaçlı mı yoksa tüketim amaçlı mı kullanıldığı kritik önemde.
Özetle, TÜFE’de yapılacak yeni ağırlıklandırma değişikliği ve artan altın ithalatı gündemdeki önemli ekonomik konular arasında yer alıyor. Bu gelişmeler piyasalarda dikkatle izlenmeye devam edecek.
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/tufede-yeni-agirliklar-belirlenirken-kira-ne-olacak/854927













Yorum gönder